Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Ancak mutluluk dediğimiz kavram genellikle dışsal faktörlere bağlanıyor: bir terfi almak, güzel bir evde yaşamak, ideal bir eş bulmak ya da mükemmel bir hayat sürmek… Peki, bu arayış bizi gerçekten tatmin ediyor mu? Yoksa mutluluğu yanlış yerde mi arıyoruz?

 “Daha Fazlası Daha Mutlu Eder” Yanılgısı

Toplum, mutluluğu başarı ve zenginlikle ilişkilendiriyor. “Daha büyük bir evim olursa, daha çok para kazanırsam mutlu olurum” düşüncesi sıkça karşılaşılan bir yanılsama. Ancak yapılan araştırmalar, belli bir gelir seviyesinden sonra daha fazla paranın mutluluk üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını gösteriyor.

İnsan beyni, elde ettiği şeylere hızla alışır. Bu duruma “hedonik adaptasyon” denir. Daha iyi bir araba aldığında ya da maaşın arttığında kısa süreli bir mutluluk hissedersin, ancak bu mutluluk zamanla azalır ve daha fazlasını istemeye başlarsınız.

Maddi varlıklardan ziyade, kişisel gelişim ve deneyimlere yatırım yapmak daha fazla uzun vadeli mutluluk sağlamaktadır. Örneğin, bir seyahatte yaşanan güzel anılar, maddi bir eşyadan çok daha uzun süre mutluluk verebilir.

“Doğru Kişiyi Bulursam Mutlu Olurum” Yanılgısı

Romantik ilişkiler mutluluk üzerinde önemli bir etkiye sahiptir, ancak mutluluğun yalnızca doğru kişiyi bulmakla geleceği inancı sorun yaratır. Partnerinizin, sizin mutluluğunuzun sorumluluğunu tamamen üstlenmesini beklemek hem sizin hem de ilişkinizin üzerinde gereksiz bir baskı oluşturur.

Sağlıklı ilişkiler önemlidir, ancak mutluluğun temel kaynağı sizin kendinizle olan ilişkinizdir. Başka birine bağımlı olduğunuzda, beklentiler artacağı gibi mutsuzluk hissinin beraberinde gelmesi kaçınılmazdır.

 

Önce kendi ihtiyaçlarına odaklan. İlişkilerinde tamamlanmayı değil, paylaşımı ve desteklenmeyi aramalısın. Bu, hem bireysel mutluluğu hem de ilişkini güçlendirir.

“Acıdan Kaçarak Mutlu Olabilirim” Yanılgısı

Günümüzde mutluluğu, acının olmaması olarak tanımlamak yaygındır. Negatif duygularımızı bastırmaya çalışır, sürekli pozitif düşünmeye zorlarız kendimizi. Ancak bu gerçekçi değildir ve daha büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

Araştırmalar, acı ve mutluluğun bir madalyonun iki yüzü olduğunu gösteriyor. Zorluklar ve kayıplar olmadan, mutluluk hissini gerçekten deneyimlemek mümkün değildir.

Negatif duyguları kabul etmelisin. Onlardan kaçmak yerine, onların sana öğretmeye çalıştığı şeyleri öğrenmeye çalış. Acılarla büyümek, gerçek mutluluğun kapısını elbet açacaktır.

Mutluluk Nerede?

Mutluluk, dışsal değil içsel bir deneyimdir. Kendimizle barışık olmadığımız sürece, çevremizde ne kadar güzel şey olursa olsun huzur bulmak zorlaşır.

Psikolog Viktor Frankl, mutluluğun bir amaç değil, hayatımıza anlam kattığımızda elde edilen bir yan ürün olduğunu savunur. Hayatındaki  rollerin ve yaptığın işlerle ilgili “Bu benim için ne ifade ediyor?” sorusunu sormak, mutluluğu çok daha ulaşılabilir kılar.

Mutluluk ne geçmişte ne de gelecektedir; o sadece şu anda vardır. Ancak zihinlerimiz sık sık ya geçmiş pişmanlıklarıyla ya da gelecek kaygılarıyla meşgul olur.

Mutluluk bir hedef değildir. O, yaşam yolculuğu boyunca hissedilen, küçük anların içinde saklıdır. Yanlış yerlerde aradıkça onu bulmak zorlaşır. Ancak içsel kaynaklara yöneldiğimizde, anı yaşamayı öğrendiğimizde ve hayatımıza anlam kattığımızda, mutluluk zaten bizimle birlikte olabilir.

Unutma, mutluluğu aramak yerine onu yaratmak senin elinde.

Klinik Psk. Eda Nur Alan