uzman@psikologeda.com
Telefon/Whatsapp: 0539 299 60 10

Kuşaklararası Yas: Gizlenen Gerçeklerin Gün Yüzüne Çıkışı

Yas, bir kayıp yaşandığında hissedilen doğal bir duygusal tepkidir. Ancak bazı ailelerde kayıpları dile getirmek “zayıflık” olarak görülüp bastırılabilir. Bu bastırılan duygular, aile dinamiklerinde kopukluklar yaratır ve zamanla üstü örtülü travmalar haline gelir. Bazen bu gizlenen “yas”lar ya da ifade edilmeyen kayıp duyguları, sadece gizlendikleri nesilde değil, sonraki kuşakları da etkiler. Psikoloji literatüründe bu fenomen, kuşaklararası aktarım olarak adlandırılır ve travmatik yaşantıların üstü örtülü şekilde sonraki nesillere aktarılmasını içerir.

Aile sırları, genellikle “koruma” amacıyla saklanır. Bir kayıp ya da travmatik olay yaşandığında, aile büyükleri bu gerçeğin çocuklara zarar vereceğine inanabilir ve konuyu görmezden gelmeyi tercih edebilir. Büyük bir kayıp yaşandığında ailede sıkça tekrarlanan “Biz güçlü olmalıyız” mesajı, çocukların acılarını ifade etmelerini engelleyebilir. Çocuklar, ifade edilmemiş “yas”ı “hisseder” ama anlamlandıramaz. Bu bilinçsiz aktarım, çocuklarda açıklanamayan bir hüzün, kaygı bozuklukları ya da güçlü bir “kaybetme korkusu” olarak ortaya çıkabilir.

Yası dile getirmemek, aslında o yası daha da büyütür ve nesiller boyu sürecek bir duygu yüküne dönüştürür. Bu gizlilik ortamı, ailedeki bireylerin “söylenmeyen” şeyleri sezmelerine neden olur. Bu durumda, bireyler yaşamları boyunca “gereksiz” kaygılar yaşar ya da kendilerini bu acıların sorumlusu gibi hissederler. Sonraki nesillerde bu kaygılar, anlam verilemeyen korkular, güvensizlik duygusu ya da depresif bir ruh hali olarak görülebilir.

Aile sırlarının ortaya çıkarılması, çoğu zaman zor bir süreçtir, ancak iyileşmenin temel taşıdır. Bu süreçte aile bireylerinin birbirine destek vermesi ve profesyonel yardım alması önemlidir. Aile içinde açık iletişim kanallarının kurulması, sırların yıkıcı etkisini azaltabilir ve yeni bir başlangıca imkan tanıyabilir. Gizlenen bir kayıp hikayesinin aile bireyleriyle paylaşılması, o kaybın yol açtığı duygusal yüklenmeyi hafifletebilir. Aynı şekilde, çocuklara uygun bir dille sırların anlatılması, onlarda güven hissi oluşturabilir ve “bilinmez” olanı anlamlandırma imkânı sunabilir.

Aile sırları ve bastırılan duygular, sadece gizlendikleri nesli değil, sonraki kuşakları da etkileyen derin izler bırakabilir. Bu nedenle, aile içinde yaşanan travmatik olayların üstü örtülmeden paylaşılması ve yüzleşilmesi, bireylerin ve aile sisteminin iyileşmesi için kritik bir öneme sahiptir. Gerçekleri kabullenmek ve duyguları ifade etmek, aile bireyleri arasında daha sağlıklı bir iletişim ortamı oluşturarak sonraki nesillerin daha güvenli ve huzurlu bir çevrede yetişmelerini sağlayabilir.

Klinik Psk. Eda Nur Alan

Klinik Psikolog Eda Nur ALAN

2019 yılında Üsküdar Üniversitesi'nde Psikoloji ve Sağlık Yönetimi bölümlerinden çift anadal yaparak üstün başarı onur belgesi alarak mezun oldum. Mesleğimde uzmanlaşabilmek ve etik ilkeler doğrultusunda çalışabilmek için Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansımı tamamladım. Akademik gelişimime büyük katkı sağlayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı danışmanlığında “Çocukluk Çağı Travmalarının Zihin Teorisine Etkisi” konulu projemi tamamlayarak uzmanlığımı aldım.

View All Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız