uzman@psikologeda.com
Telefon/Whatsapp: 0539 299 60 10

Yalnızlık Bir Hapis Değil Özgürlük Olabilir

Yalnızlık, acı veren çoğu zaman kaçınmak için uğraştığımız bir yaşantıdır. Hatta yalnızlığın verdiği korkuyla sürekli etrafımızdan tehdit görebilme kaygısını dahi yaşarız. Yalnız başımayızdır çünkü. Tek başına bir şeylerle mücadele etme fikri bizi her zaman güçlü hissettirmez. Yoruluruz, yılarız belki. Evdeysek ve yalnızsak bir ses duymak isteyebiliriz. Televizyon sesi, şarkı sözleri… Arkada planda dikkatimizi vermesek dahi yalnızlığımızı gidermeye çalışır o sesler. Kendimizle baş başa kalmaya tahammül bile edemeyiz. Hiç yalnız olmadığı halde yoğun boşluk duygusu ile yanı başındakilere uzaklık hissederek yoğun acı hisseder kimisi de. Çok sayıda insanla bir aradayken bile epey yalnızlık hissedilebilir.

Öte yandan kimisi de vardır ki kendi başına olmayı arzular kendi başına olmasına rağmen yalnızlık hissetmez. Ağaçlı bir yolda uzun yürüyüş yaparken, evde çok sevdiği maketiyle meşgul olurken olduğu gibi. Kendi başına kalmaktan büyük keyif duyar. Hatta yalnızlık kimine göre yaratıcı ve özgün olmanın yolunu açar. Usta şair, yazar ve ressamların ünlü eserlerinin kendi başlarınayken ortaya koyması gibi.
Peki yalnızlık ne zaman acı vericiyken ne zaman insanlardan ayrı olunduğu halde uzak hissedilmediği hatta kendi başına kalmaktan büyük bir haz alındığı bir durum haline gelebiliyor? Neden kimini kaybolmuş kimini özgür hissettiriyor?

Bunun cevabını Psikanalist Donald W. Winnicott “kendi başına olma” kapasitesinden bahsederek verir. Kendi başına olma kapasitesi, kişinin etrafında bireyler, nesneler olsa da olmasa da kendi başına kalabilmesi ve bunu olumsuz bir deneyim olarak görmemesidir. Winnicott’a göre bu kapasite, duygusal olgunluğun da bir göstergesidir. Eğer kişinin böyle bir tarafı varsa yalnızlık onun için yıkıcı olmaz, aksine yapıcı ve üretici bir deneyime dönüşebilir. Ama eğer bu kapasite tam anlamıyla gelişmemişse yalnızlık yıkıcı bir deneyim olarak algılanacaktır, kişi bundan kaçınmak için yoğun uğraş sergileyecektir. Aşırı yemek yeme, ihtiyaç olmamasına karşın sürekli alışveriş yapma, sürekli film ya da dizi izleme, sağlıksız romantik partner seçimleri… Yalnız kalmamak için verilen uğraşlardan birkaçıdır sadece.

Bunu geliştirmek için kişinin kendi içindeki yıkıcı yönleriyle barışması ve diğer insanların
yaptıklarından eksik kalma korkusundan ayrılıp kendi yaptıklarıyla barış içinde ilişkide olması gerekmektedir. Başlangıç olarak diğerleriyle bir kıyasa girmeden kendimizi tanımak, ne istediğimizi bilmek gerekir. Kim olduğumuzu biraz daha anlamaya başlayıp, kendimizle olan bitip tükenmeyen kavgamıza son verip kendimizle barıştığımızda yalnızlık bir hapis değil özgürlük olacaktır.

Klinik Psk. Eda Nur Alan

Kaynaklar

Winnicott, D.W. (1958) The Capacity to be Alone. London: The Hogarth Press.

Klinik Psikolog Eda Nur ALAN

2019 yılında Üsküdar Üniversitesi'nde Psikoloji ve Sağlık Yönetimi bölümlerinden çift anadal yaparak üstün başarı onur belgesi alarak mezun oldum. Mesleğimde uzmanlaşabilmek ve etik ilkeler doğrultusunda çalışabilmek için Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansımı tamamladım. Akademik gelişimime büyük katkı sağlayan Prof. Dr. Sultan Tarlacı danışmanlığında “Çocukluk Çağı Travmalarının Zihin Teorisine Etkisi” konulu projemi tamamlayarak uzmanlığımı aldım.

View All Post

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız