uzman@psikologeda.com
Telefon/Whatsapp: 0541 554 04 63

İlişkilerde Kaygılı Bağlanma: Nedir ve Nasıl Baş Edilir?

İlişkilerinde sürekli olarak partnerinin seni sevip sevmediğinden, terk edilip edilmeyeceğinde ya da yeterince değer görüp görmediğinden emin olamıyorsan kaygılı bağlanma stiline sahip olabilirsin.

Kaygılı Bağlanma Nedir?
Bağlanma teorisine göre, insan ilişkilerinde bağlanma stillerimiz çocukluk döneminde ebeveynlerimizle kurduğumuz bağlar doğrultusunda şekillenir. Kaygılı bağlanmak, sevgiye ve onaya yoğun bir ihtiyaç duyma, terk edilme korkusu ve ilişkilerde güvensizlik gibi hislerle kendini gösterir. Kaygılı bağlanma stiline sahip kişiler, genellikle partnerlerine karşı aşırı bağımlılık hisseder ve sürekli olarak onların sevgisini kanıtlamasını ister.

Kaygılı Bağlanmanın İlişkilerdeki Belirtileri

Terk edilme korkusu: Partnerinizin sizi bırakacağına dair yoğun endişeler taşıyabilirsiniz.

Sürekli güvence arayışı: Partnerinizin sevgisini sorgular ve sık sık sevildiğinize dair teyit ararsınız.

Devamını Oku... 'İlişkilerde Kaygılı Bağlanma: Nedir ve Nasıl Baş Edilir?'

Mutlu Olmayı Yanlış Yerde mi Arıyorsun?

Hepimiz mutlu olmak istiyoruz. Ancak mutluluk dediğimiz kavram genellikle dışsal faktörlere bağlanıyor: bir terfi almak, güzel bir evde yaşamak, ideal bir eş bulmak ya da mükemmel bir hayat sürmek… Peki, bu arayış bizi gerçekten tatmin ediyor mu? Yoksa mutluluğu yanlış yerde mi arıyoruz?

 “Daha Fazlası Daha Mutlu Eder” Yanılgısı

Toplum, mutluluğu başarı ve zenginlikle ilişkilendiriyor. “Daha büyük bir evim olursa, daha çok para kazanırsam mutlu olurum” düşüncesi sıkça karşılaşılan bir yanılsama. Ancak yapılan araştırmalar, belli bir gelir seviyesinden sonra daha fazla paranın mutluluk üzerinde anlamlı bir etkisi olmadığını gösteriyor.

İnsan beyni, elde ettiği şeylere hızla alışır. Bu duruma “hedonik adaptasyon” denir. Daha iyi bir araba aldığında ya da maaşın arttığında kısa süreli bir mutluluk hissedersin, ancak bu mutluluk zamanla azalır ve daha fazlasını istemeye başlarsınız.

Maddi varlıklardan ziyade, kişisel gelişim ve deneyimlere yatırım yapmak daha fazla uzun vadeli mutluluk sağlamaktadır. Örneğin, bir seyahatte yaşanan güzel anılar, maddi bir eşyadan çok daha uzun süre mutluluk verebilir. Devamını Oku... 'Mutlu Olmayı Yanlış Yerde mi Arıyorsun?'

İçimizdeki Ses Gerçekten Bizim mi?

Hayat akışında ilerlerken kafamızın içinde sürekli bir şeyler dolanır, içimizdeki ses hiç susmaz. “Bu yaptığım çok saçmaydı. Şimdi diğerlerinin yüzüne nasıl bakacağım? Kendinden utanmalıyım. Bak diğerlerine ben çok başarısızım. Çok aptalım.” gibi bir sürü eleştirel yargılayıcı sesler dolanır durur. Çoğu zaman bu seslerden kaçmak için yalnız bile kalamayız. Kendimize tahammülümüz yoktur çünkü. İçimizdeki ses hep bizimledir hayatımızın bir parçası haline geldiği için bu seslerin çoğu zaman farkında olmayız. Herkes kendi içinde konuşabilir. Önemli olan bu sesler sürekli bizi demoralize mi ediyor? Kendimizi değersiz mi hissettiriyor? Özgüvenimizi mi kırıyor? Utanmamıza mı neden oluyor?

Eğer birey çocukluğunda onu sürekli eleştiren, utandıran ebeveynlerle büyümüşse yetişkinliğinde de bu yargılayıcı sözleri içselleştirerek kendine yansıtmaya devam edecektir. İçimizdeki eleştirel ebeveyn sesi, çoğunlukla çocukluk döneminde yaşadığımız deneyimlerden ve aldığımız mesajlardan kaynaklanır. Bu ses, ebeveynlerimizden, öğretmenlerimizden veya otorite figürlerinden öğrendiğimiz ve içselleştirdiğimiz eleştirel yorumları temsil eder. Hatta içinde bulunduğumuz toplumun ve kültürün temel değerleri, yaşamla ilgili varsayımları bile önemli rol oynamaktadır.

Devamını Oku... 'İçimizdeki Ses Gerçekten Bizim mi?'

Temas Bağlanmaya Etki Ediyor mu?

Gelişmekte olan insanın en temel gereksinimlerinden biri temastır. Bakım veren bebeğe uygun temas sağladığında bebek gülümsemeyle, çeşitli huzur dolu davranışlarla karşılık verir. Bakım veren de bebeğin geri dönütü ile nasibini alır. Parmağınızı saran o minik eli hissetmek ya da bir gülümsemeyle aydınlanan tombul bir yüzün verdiği mutluluk, neredeyse evrensel bir hazdır.

İlişkide temas eksikliğinin çocuk üzerindeki fizyolojik etkilerine dair araştırmalar da yapılmıştır. Maymunlarla yapılan bir deneyde temasın bağlanma konusunda ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. Bu deneyde Harlow, maymun yavrularının bağlanma davranışını incelemek için tel ve tahta kullanarak, maymunlara pek benzemeyen yapay anne figürleri oluşturdu. Bu figürlerden bazılarını yumuşak bezle kapladı, diğerlerini ise çıplak tel olarak bıraktı.

Devamını Oku... 'Temas Bağlanmaya Etki Ediyor mu?'

Romantik İlişkilerde Manipülasyon

Romantik ilişkilerde manipülasyon, partnerlerden birinin kendi çıkarları doğrultusunda partnerinin duygu, düşünce ya da davranışlarını kontrol altına almasıdır. Manipülasyon yapan partner, karşı tarafın zayıf yönlerini kullanarak kendi amacına ulaşmaya çalışır. Açık iletişim ve empati yerine amacına ulaşmak için dolaylı yollarla partnerini suçluluk, korku veya minnet gibi duygular hissettirerek etkiler. Bu tür manipülasyonlar, uzun vadede partnerin özgüvenini zedeler ve ilişkide ciddi sorunlara yol açabilir. Manipülasyon içeren bazı cümleler şunlardır;

“Sen yanlış hatırlıyorsun.”

“Senin için neler yaptım, sen benim için bunu bile yapamıyorsun!”

“Fazla alıngansın”

Devamını Oku... 'Romantik İlişkilerde Manipülasyon'

Kaygı

Evrimsel olarak, kaygı bizi tehlikelere karşı korumak amacıyla gelişmiştir. Atalarımız, hayatta kalmak için çevredeki tehlikeleri önceden sezmek zorundaydı. Bu nedenle, belirsizliğe karşı tetikte olma hali evrimsel bir avantaj sağladı. Modern dünyada da kaygı, belirli düzeye kadar bizi hayatta tutan işlevselliği olan duygumuzdur. Fakat bazen gerçek bir tehdit olmadığında dahi kaygımız tetiklenebilir, bizi olası tehlikelere karşı koruyan duygumuz olan kaygı işlevsiz hale gelebilir. Bu nedenle kaygı ikiye ayrılır;

İşlevsel kaygı: Kişiyi motive eder, dikkatini toplamasına yardımcı olur ve olası risklere karşı hazırlıklı olmasını sağlar.

İşlevsiz kaygı: Günlük hayatı olumsuz etkiler, kişinin işlevselliğini düşürür ve onu sosyal veya mesleki fırsatlardan uzaklaştırır. İşlevsel kaygı, kişinin hedeflerine ulaşmasına ve kendini korumasına yardımcı olurken, işlevsiz kaygı, günlük yaşam kalitesini düşürür ve sorun yaratır.

Devamını Oku... 'Kaygı'

Hayır Diyebilme

Hayatın boyunca kimseyi kırmak istemedin, hayır diyemedin. Senden bir şey istenildiğinde yapmak zorunda hissettin. Yapamadığında mahcup hissettin. Kendi işin vardı belki o gün. Ertelediğin bir proje, çocuklarına ya da kendine ayırmak istediğin bir vakit. Pat diye telefon çaldı, arayan arkadaşın. Telaşlı bir sesi de var üstelik. Çok canım sıkkın buluşalım seninle konuşmaya ihtiyacım var, diyor. Kıramadın, hayır diyemedin. Evet dediğinde çok rahatsız hissediyorsun. İzinli günümdü bugün kendime kahve yapıp evimde dinlenecektim ben, diye geçiriyorsun içinden. İstemeyerek de olsa evden çıkıyorsun.

Başka bir gün dışarıda bir planın var, bir süredir ertelediğin işleri yapmaya karar vermişsin. Ah, çaldı yine telefonun. Ekranda beliren ismi gördün, bu telefonu hep açtın. Çünkü o senin yakın arkadaşın. Bugüne kadar müsait bile olmasan bir şekilde o telefonu açmışsındır. Heyecanlı bir sesle mezuniyetim çok yaklaştı kıyafet bakmam lazım bugün benimle gelir misin, diye soruyor. “Nerden çıktı şimdi bu? Bugün mü söylenir” diyemedin tabii. Birazcık kem küm ettikten sonra “Tabii ki seninle gelebilirim” cevabını veriyorsun.

Devamını Oku... 'Hayır Diyebilme'

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız