“Kadınsı”lık Bir aynadır Her Nesil Kendi Yansımasını Görür
Psikanaliz teorilerinden Melanie Klein’in yaklaşımına göre, annenin “kadınsı”lığı, çocuğun kendi cinsel kimliğini keşfetme sürecinde bir rehberdir. Çocuğun gelişiminde annesinin rolü sadece bakım veren bir figür olmaktan çok daha fazlasıdır.
Klein, annenin kadınsılığının, çocuğun dünyaya bakışını, kendisini tanımasını ve cinsiyet kimliğini şekillendirmede kritik bir rol oynadığını vurgular. Anne figürü, çocuğun ilk model aldığı “kadın”dır ve bu bağ, sadece biyolojik bir bağ değil, çocuğun ruhsal ve cinsel kimliğinin de inşasında önemli bir yere sahiptir.Erken dönemde kurulan bağlar, çocuğun ilerleyen yaşlarda kuracağı ilişkilerinin temelini atar. Annenin kadınsılığı, çocuğa hem kendi cinsiyetini hem de karşı cinsle kuracağı bağları anlamasında rehberlik eder. Bu süreç, sadece duygusal değil, aynı zamanda toplumsal bir inşa sürecidir.
Kız çocuğu babayı arzulayan anneyle yani ondaki kadınsı öğe ile özdeşir. Anne, hem kadınsılığı hem anneliği kız çocuğuna iletir. Bu durum da kız çocuğunun ilerideki kadın ve anne rollerinin üzerindeki önemini gösterir. Doğduğu andan itibaren kızın varlığını, cinsiyetini tanıyan anne ve babanın bakışları, kız çocuğunun kendi varlığını ve cinsiyetini tanımasında yardımcı olur. Yetişkinlikte kadının kendini beğenmesi ve kendini arzulanan bir kadın olarak görebilmesi için çocukluğunda cinsiyetini tanıyan ve bu düzeyde yatırım yapan annenin bakışları olması gerekmektedir. Baba da eşinin doğurarak ona armağan ettiği kız evladının varlığının verdiği gurur ve sevgi dolu bakışlarıyla kız çocuğunu sarıp sarmalar. Bunun olumsuz örneğini erkek çocuk bekleyen ama erkek çocukları olmadığı için kız çocuklarını erkek çocuğu gibi gören ailelerde görebiliriz. Böyle bir ortamda büyüyen kız çocuğunun kimlik karmaşası yaşadığını görebiliriz.
Kadınsılık, yalnızca anne figürüyle kurulan bağdan değil, aynı zamanda baba figürüyle olan ilişkiden de etkilenir. Baba, çocuğun dünyasında ilk karşı cins temsili olarak önemli bir rol oynar ve kadınlık algısının oluşumunda temel bir etkiye sahiptir.
Terapi sürecinde kişi, kadınsılığa dair olumsuz algılarını yeniden değerlendirir. Kadınsılık, bir tehdit veya yetersizlik değil, bireyin kendini ifade etme ve kabul etme kapasitesinin bir parçası olarak ele alınır. Terapist, bireyin kadınsı yönlerini keşfetmesine, anlamlandırmasına ve bu yönleri kucaklamasına destek olur. Bu süreç, bireyin kendilik algısını ve öz değerini güçlendirir. Birey, annenin ve babanın eksikliklerinin kendi kimliğine ve ilişkilerine olan etkisini anlamaya çalışırken aynı zamanda anne ve babanın da bir insan olarak kusurlu olabileceğini, kuşaklararası gelişen bir durum olabileceğini fark eder. Bu farkındalık, ebeveynlerinin ve diğer kuşaklarının kişisel sınırlarını ve koşullarını anlamayı kolaylaştırır.
Klinik Psk. Eda Nur Alan