Anne ve Çocuk Arasında Bir Bağ: Hiç Bitmeyen Borç
Anne çocuk ilişkisi, sevgi, bağlılık ve karşılıklı destek üzerine kurulu bir bağdır. Ancak bazen bu ilişkide duygusal yükler, fark edilmeden hem anne hem de çocuk üzerinde baskı yaratabilir. Özellikle bazı anneler, geçmişteki fedakarlıklarını veya yaşadıkları zorlukları sık sık dile getirerek çocuklarında suçluluk hissi uyandırabilir. Bu durum, genellikle annenin kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılayamaması veya bu ihtiyaçlarını ifade etmekte zorlanmasından kaynaklanır.
Bir annenin mağduriyet üzerinden iletişim kurması, bilinçli bir manipülasyon çabası olmaktan çok, genellikle farkında olunmayan bir başa çıkma mekanizmasıdır. Birçok anne, hayatta karşılaştığı zorluklarla baş ederken yalnız hissetmiş olabilir. Duygusal destek bulamadığı için ihtiyaçlarını dolaylı yollarla ifade etmeyi öğrenmiş olabilir. Hatta çocuklarına ve etrafına en iyisini vermeye çalışırken kendi sınırlarını aşmış ve tükenmiş hissediyor olabilir. Bu nedenle de etrafında özellikle çocuklarından bu sınırları aşmasını, onların da kendilerinden ödün vermesini, kendilerini feda etmesini bekleyebilir. Farkında olmadan da kendilerini mağdur göstererek çocuklarında bir tür “duygusal borçluluk” hissi yaratabilirler.
Özellikle eş ve çocukluğunu geçirdiği ailesinden yeterli destek kaynakları göremediğinde tek yatırımları çocukları olur. Bu tür bir davranış, genellikle annenin geçmişte yaşadığı zorluklar veya yaptığı fedakarlıkların, “Senin için her şeyden vazgeçtim, ama şimdi beni düşünmüyorsun, benim yaşadıklarımı bir bilsen, bana nasıl böyle davranabilirsin?” gibi yakarışları sürekli dile getirilmesiyle kendini gösterir.
Bu tür ifadeler, annenin farkında olmadan çocuğunda suçluluk duygusunu tetikleyebilir. Geçmişteki zorluklarını öne sürerek çocuğun kendi kararlarını almasını veya bağımsız bir yaşam sürmesini yine farkında olmadan engel olabilir. Çocuk, kendi ihtiyaçlarını ifade etmekte veya kişisel sınırlar koymakta zorlanabilir.
Bu tür davranışlar genellikle annenin, kök ailesinde duygusal ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde dile getirebilmeyi öğrenememesinden, annenin kendi duygusal ihtiyaçlarını karşılayamamasından veya geçmişte yeterince destek görmemiş olmasından kaynaklanabilir. Anne böylelikle, çocuğunu bir destek kaynağı olarak görmeye başlayabilir ve onun kendisinden uzaklaşmasını tehdit olarak algılar. Kendi duygularını açıkça ifade edemeyen anne, mağduriyeti bir iletişim aracı olarak kullanabilir. Annelerin bu davranışlarının, genellikle kendi hikayelerinden gelen bir savunma mekanizması olduğunu anlamak önemlidir.
Burada şunu vurgulamak önemlidir, bu etkiler bir çocuğun yaşamı boyunca sürecek kaderi değildir. Farkındalık ve sağlıklı iletişimle bu dinamikler dönüştürülebilir. Suçluluk duygusunun nedenlerini anlamak, bu duyguyla başa çıkmayı kolaylaştırır. “Anne, seni çok seviyorum. Ama bazı konuşmalarımız beni çok suçlu hissettiriyor. Kendi kararlarımı alabilmek ve hayatımı yaşayabilmek istiyorum. Bu, seni sevmiyorum anlamına gelmez.” gibi sevgi dolu bir şekilde, ama net sınırlarla kendi ihtiyaçlarını ifade etmek önemlidir.
Duyguların dile getirilmesiyle birlikte kurulan açık iletişim bireyselleşmenin ve annenin de bu bireyselleşmeyi kabul etmenin ilk adımıdır. Bir terapist yardımıyla, bu tür dinamikleri daha iyi anlamak ve yönetmek mümkündür. Sağlıklı bir ilişki için duygusal farkındalık ve sınırların önemi asla göz ardı edilmemelidir. Unutmayın, sevgi, özgürlükle birlikte var olduğunda güçlenir.
Klinik Psk. Eda Nur Alan